Köy Fikraları
Orhan Bahçıvan

Göle Nütedanları
Fıkralar 1

1
Zanduğuna Yanerim
Posoflu bir köylü, yetiştirdiği elmaları sandıklara doldurarak, Ardanah da satmaya götürür. Ardahan sokaklarında dolaşıp elmalarını satarken, bir anda sokağın köşesinde çocuklar atların parlamasına sebep olurlar.
Atlar paladıktan sonra devrilen arabanın üstündeki elma sandığı yere düşer ve kırılır. Elmalar da dağılır. Mahalle çocukları elmaları kapış kapış kaçırırılar. Bizim Posoflu da yere düşmüştür.
Çevrede yetişen ahali, Posofluyu yerden kaldırırlar ve atları tutup arabayı düzelterler. Ancak olan olmuştur. Sandık kırılmış, elmalar da dağılmış, mahalle çocukları dökülen elmaları kapış kapış kaçırıyorlar.
Mahalle sakinlerinden biri çocuklara bağırır.
Elmaları kaçırmayın diye.
Posoflu köylü bu mahalle sakinine yanıt verir.
"Almasına yanmiyerem dada, zanduğuna yaniyerem dada,
Zanduğuna yanerim”. der.

2
Ay Kişi Badağ At Badağ
Kocası evde olmadığı bir zaman, bunu fırsat bilen kadın iki de bir dostunu içeri alır ve onunla oynaşırmış. Bu buluşmalırın biri daha gerçekleştiği zaman tesadüfen kadının kocası eve gelir.
Sevgilisi ile yakalanan kadın bir köşeye çekilir ve kocasıyla sevgilisinin dövüşünü seyreder. İki erkek bir anda ayak üstü, itişip kakışmaya başlarlar.
Sonra da sarmaş dolaş birbirlerini yere yıkmaya çalışırlar. Kocasını zor durumda gören kadın çekildiği köşeden ileriye fırlıyarak, yardım için kocasına bağırır.
“Ay kişi badağ at badağ, Ay kişi badağ at badağ” der.
Kadının Kocası bir yandan adamla itişip kakışırken, bir yandan da:

Ay sülalesi bozuk gadın, sen menim badağsız işimi badağa salersen, sanra da mene, badağ at ay kişi, badağ at deyirsen.

1 – Badağ: Çelme, Bacak

3
Geriki Ayakları
Habip hoca senelik izine çıkınca, hocasız kalan köylü namazı Sofu Emmi kıldırsın diye camiye çağırmışlar. Camiye giden Sofu Emmi namazı, Aynalı adlı bir komşunun daha iyi kıldıracağını söyler ve verilen görevi kabul etmiz. Cemaat namaz kılmak için toplanmıştır.
Sofu Emmi yeniden seslenir:
Ola Aynali sen öne geç namazı bize kıldır der.
Köyümüzün ileri gelenlerinden Soro dayı olduğu yerden bağırır.
Ola Sofu sen kıldıracaksın, ben ele istiyerim. Bu Aynalı namaz kılarken geriki eyaklarını kaldırer.

4
Aşık Kerem
Aşıklar meclisinde sürekli hikayeler anlatılır. Hele ramazan ayı gelince, tam yirmi dokuz gün hikayeli türkülü uzun aşık anlatımları başlar.
Yine böylesi bir ramazan ayında, Kars’a yeni gelen bir aşık Kerem ile Aslı hikayesini tam yirmi dokuz gün anlatır. Soncu bağlarken:
“Ey muhterem dinleyiciler, Ermeni kızının yüzünden Kerem işte böyle yandı kül oldu “ diye sözünü bitirir.
Yirim dokuz gündür bu hikayeyi büyük bir merakla dinliyen bir köylü yerinden kalkar ve aşığa seslenir.
Ey poh yedın, Kerem’i Aslı’nın yatağına sokmadan ataşların içine soktun yaktın yandırdın koca Kerem’i . Ola aşık sen Ermeni misen? 

5
Tilkinin Kuyruğu
Yaşlı avcı çok büyük yalanlar söylediği için,yalancılığıyla dillere destan olur.
“yalancı avcı” diye.
Bu olaya çok üzülen oğlu ise, babasına, içerlenir ve çok büyük yalan söylediğinden dolayı arkadaşlarını kerdisini horlağını anlatır. Avcı baba, bu işin kendisinde bir alışkanlık olduğunu ve söze başlayınca da yalanını enini boyunu tutturamadığını söyler.
Baba oğul o gün bir karar alırlar. Artık toplum içinde baba söze başlayınca eğer yalan büyükse oğlan hapşuracak baba da yalanı küçültecek.
Derken bir gün toplum içinde avcı baba yine anlatıyor:
Ola birgün tilki avına çıkmışım. Baktım ki karşıdan bir tilki geler. Allah sizi inandırsın tilkide bir kuyruk var, desinler altmış arşın.
İşte burda oğlan hapşurur. Avcı baba tilkinin kuyruğunu küçültmeşe başlar.
Altmış dediysem de tilki yaklaşınca gördüm ki tilkinin kuyruğu kırk arşın.
Oğlan yine hapşurur avcı baba otuz arşın der, oğlan haşurur, baba yirmi arsın der, oğlan hapşurur, başa on arşın der, oğlan hapşurur baba beş arşın der. Oğlan hapşurur
Buarada dinleyiciler:
Yavu, avcı bir tilkiye bir kuyruğu uyduramadın gitti. Nasıl avlayacaksın?.
Avcı sinirlenir:
“ola ben o tilkiye o kuyruğu hemi de güzelce uydururdum sonra da bir güzel onu avlardım. Ah o puştun hapşuruğu arada olmasaydı..

6
O Sırık Şimdi Nerede ki?
Eskiden kim daha büyük yalan söyler diye, bir çeşit yarışma vardı. Yöremizin insanları bu tür söylevlerle bir çeşit mizah üretmişler.
Bir gün köy odasına misafir gelen bir yabancı, böylesi bir sohbetin içine düşmüş. Yabancı bakmış ki bu köylüler yalan üstüne sohbet ediyorlar. Bu çorbada benim de tuzum olsun diye bir yalanda o söylemiş.
Yabıncı:
Benim dedemin ele büyük bir ahırı vardı ki, bizim kısraklar bir başında dalaba geler, öteki başında kulunlardılar.
Bu yalanın altında kalmak istemeyen Sabri söze başlar.
Sabri:
Benim de dedemin öyle uzun bir sırığı vardı ki, harman zamanı yağmur yağacağı an dedem sırığını getirir gökyüzündeki bulutlara vurur dağıtırdı. Yağmur korkusundan yağamazdı.
Yabancı Sabri’ye dönerek sorar:
Eyy Sabri efendi o sırık şimdi nerde ki?
Sabri yanıt verir:
Ele senin dedeyin ahurında durerdi heç mi görmedin?

7
Sana göre ne var
Köylünün biri düşman sahibiymiş. Evinden pek uzuklara gidemezmiş. Gittiği zaman da gizli gider gizli gelirmiş. Bir gün muhtar köy odasında bu adama askerlik yoklamasını yaptırmadığı için, Kars’a askerlik şubesine gitmesi gerketiğini söylemiş. O zamanlar Kars’a atla gidlip gelinirmiş.

Adam çaresiz, mutlak gitmesi gerekiyor. Ama evi ve karısını yalnız bırakmak istemediği için, Küçük kardeşini karısının yanında yatmaya razı eder ve yola çıkar.

Bu adamın Kars’a gittiğini duyan düşmanları evi basarlar. Küçük kardeş derin uykularda. Kadın uyanır. Kapıyı bacayı dinlemeye çalışır
Düşmanların biri:

Kuzuyu keselim, külbastı kebabı yapalım. Bir güzel karnımızı doyuralım. Sonrada sırayla kadının ırzına geçelim. Öyle bırakıp gidelim.

Korkudan eli ayağı birbirine dolaşan kadın kaynını uykudan uyandırır.

Ola kalk kapıya düşmanlar geldi. Seslerini duyerım. Diyerler ki, kuzuyu keselim avradı basalım. Korkuram, Kalk birşeyler yap.

Küçük kayın:
Korkma kapıları ey kitlemişim, bir şeycikler olmaz.

Kadın küçük kaynına bağırır:
Sana göre ne var ki, gelecekler benimle kuzunun başına gelecek.

8
Koy Cebime cebime
Göle köylerinden birinde bir adam ölür. Ölen adamı evin orta yerime yatırırlar köyün kadınları toplanır ve ölünün başınra ağıt yakarlar.
Bir yandan kefen hazırlanıyor. Bir yandan su ısınıyor. Koşuşturan iki genç köylüden biri adamın karısını öyle gözetler. Kadın evlere şenlik. Bir ağıt bir tufan sorma gitsin. Çatlayacak derecede ağlayıp ağıt yakıyor.
Bu kadını gören ve gözetleyen köylü yanında ki arkadaşına şöyle seselenir:
Ola bu karı ölene kadar evlenmez. Bah bah kocasına nasıl içli icli ağliyer.
Öteki köylü:
Yok canım kısmet çıksın hemen evlenir, deyince
Birinci adam “olmaz” diye diretir.
İkinci adam kadınların içinden birini çağırı ve çağırdığı kadına bir mendil uzatarak der ki,
Götür bu mendilimi kocası ölen kadına yavaşça ver. De ki: Şu adam seninle evlenecek. Ne diyersin?.
Mendili alan kadın söyleneni aynen yapar. Gider kocası ölen kadının yanına ve der k:
Kız bu mendili sana şu adam gönderdi. Seninle evlenmek istiyer, cevabın nedir. Adam senden cevap bekliyer.
Kocasının cenazesinde ağlayan kadın hem ağlamış hemde şöyle bir ağıt söylemiş
Ne bilem ana ne bilem bacı.
Koy cebime cebime

9
Bene de Uyar
Bizim köylü Ekrem hoca oğluna kendi adını koymak isteyince, kayın babası Kemal bu işe itiraz eder:
Baba da Ekrem Oğul da Ekrem heç uymadi.
Bizim Ekrem hoca Yılmaz Güney’e özenmiştir. Mutlaka oğlunun adını ekrem koyacaktır. Kendi kendine söylenir.
Yılmaza uyan bene de uyar.

10
Kardaşımı Çağırıram
Askerlikte Ali Fuat’a eğitim çavuşu sorar:
Ali Fuat şimdi şu yemek hanenin kapısından düşman askeri içeriye girse sen neyaparsın?
Ali Fuat sağa bakar ses yok, sola bakar ses yok. Çavuşa bakar ondan da ses yok. Epeyce bekledikten sonra çavuşun sorusuna yanıt vermeden önce, çavuşa bir soru sorar.
Çavuşum düşman askeri bir midir, iki midir?
Çavuş: neden sordun diye yeniden sorar.
Ali Fuat söze başlar:
Çavuşum eğer düşman askeri birse mesel yok. İkiyse mecbur kardaşım Metin’i yardıma çağırmam gerek.

11
Bu süs davuludur
Yöremizin ünlü davulcularından Celaloğlan, aynı zamanda da ozandır. Bir köy düğününü çalmaya gider. Arkadaşı Gefer ustayla. Gefer’ın elinde zurna Celaloğlan’ın omuzunda davul. Tam köyün girişinde bir evin önende dururlar ve ev sahbi olan kadından bir su isterler ve düğün olacak evi sorarlar.
Kadın, davulcuyla zurnacıyı kapısında görünce:
Ele kurban bu davul değil mi? Diye sorar.
Celaloğlan gülerek yanıt verir:
Bu gürdüğün davul ama çalmıyan davul. Demiş.
Su verin kadın hayretle sormuş:
Bu nasıl davul ki çalmer.
Celaloğlan süzünü tamamlamış:
Bacı bu davul süs davuludur. Omuzumda süs olsun diye taşiyerim.

12
Niye Hekim Beg Eşşem midir?
Altınbulaklı bir kadın (adını unutmuşum) bir köy kavgasına tanık olur. Kavga eden iki kişiden biri bu kadını tanık gösterir. Çeşme başında olan kavganın yıllar yıllar öncesine dayanan bir düşmanlığı varmış. Köy insanı olan bu kadın, tabi ki bu kavganın gerekçesinin çok eskilere dayandığın biliyormuş. Mahkemeye tanık olarak giden bu kadın kocasıyla birlikte mahkeme salonuna girer.
Hakim Kemal sorar:
Söyle hanım olayı nasıl gördün?
Kadın kocasına döner ve sorar:
Bu hekim neyi sorer?
Kocası:
Çeşmenin başında ki döğüşü sorer.
Kadın başlar anlatmaya, taa yıllar yıllar öncesinden başlar. Tüm olanı biteni anlamaya çabalar. Kocası ayağa kalkar ve karısını uyarır.

Gıze hekim oradan sormer, çeşmenin başından sorer. demiş
Kadın kocasına bağırmış:
Niye hekim beg eşşek midir? Durup dururken heç döğüş oler mi?

13
Mavi Tilki
Yıllar yıllar önce Göle yöresinde devlet adamları Mavi tilki çiftlikleri kuracakmışlar. Yöreyi inceleyen devlet adamları orman köyerinden birine giderler. Köylüyü köy meydanına toplayıp, olayı anlatırlar.
Yetkili şöyle söze başlar:
Bu yörede mavi tilki çiftlikleri kuracağız. Yöre için büyük bir gelir kaynağı oylacak bu çiftlikler.
Yetkili uzun uzun anlatmış. Sözünü bitirdikten sonra köylünün biri ayağa kalmış:
Beğim, sen tilkileri tanımersin, onlar gaz tavuk düşmani. Çiflikten çok tilki olunca bizim gaz tavuklar ne olacak. Gelır melir istemerik. O tilkiler senin gibi söz möz dinlemezler vallaha.


14
Çocuk Mocuk
Konuştuğu lehçeyle ilgi çeken, eski Kars milet vekili Abbas bey. Meclis lokantasında yemek yerken karşısına bir başka ilin millet vekili oturur. Hoş beşten sonra. Bu millet vekili sorar:
Abbas Bey sizin Karslılar niçin, gelirim melirim giderım miderim diye konuşuyorlar?
Abbas bey:
Yok gardaş o konuşanlar monuşanlar çocuk mocuk. Sen onlara monlara bakma.

15
Et gırılır mı?
Göle’ye ilk sinama salonu açılınca, Göleliler bir soluk sinamada kendilerini bulmuşlar. Okçulu biri de sinamaya gitmiş. Filimde iki sevgili konuşuyorlarmış. Kadın oyuncu biraz sert davranınca,
erkek oyuncu:
“Sevgilim kalbimi kırıyorsun” , diye
birkaç kez seslenmiş.
Yeni evli olan bu Okçulu genç de sinamadan çıkıp eve gidince hanımı bağırmaya çağırmaya başlamış.
“Nerdesin” diye.
Genç adamın aklına hemen filimde ki erkek oyuncunun sözleri gelmiş. Okçulu başlamış erke oyuncunun sölerini söylemeye:
“Ama sevgilim kalbimi kırıyorsun”
Karısı:
Vışşşş torpah başına, heç et kırılır.

16
Kelime-i Şaadet Cetir
Yıl 1970 li yıllar, görüş ayrılıkları ve şiddet başını almış gidiyor. İnsanlar ve şehirler birbirine düşman.
Kurtarılmış bölge felsefesi dilden dile dolaşıyor.
Kars aşırı solcuların denetiminde, kurtarılmış bir bölge.
Erzurum ise, aşırı sağcıların kontrolünde, burası da sağcıların kurtarılmış bölgesi...
Gelip geçen yolcu otobüsleri gençlerin denetiminde... Karslılar Erzurum otubüslerini durdurup hesap soruyor. Erzurumlular da Karslıların otbüslerini durdurup hesip soruyor.

Erzurumluya göre Karslı gençler komünist ve dinsiz.
Karslılara göre de Erzurumlular faşist.
Bir gün Karslı gençlerin bulunduğu bir otobüs, Erzurumlu gençler tarafından Hasankale’de durdurulur.
Erzurumlu gençler otobüsün kapılarını açarak bağırırlar:

“Kars’ın komünistleri, Kars’ın dinsizleri aşağiye enın”
Karslı gençleri teker teker aşağıya indirirler. Amaç, belli bu gençleri dövmek. Ama önce dini yönden imtihan etmek isterler. Sorulan soruyu bilmeyene daha çok dövelim diye..

Erzurumlu gençlerden birisi Karslı bir gence dönerek;
“Ola çelimei şaadet cetir”...! der.
Karslı bir solukta kelime-i şaadeti getirir.
...
Soruyu soran Erzurumlu genç, Kaslı genci şaşkınlıkla dinler ve yanında bulunan arkadaşına;
Ola Selehettin hele cel cör çi bu çelimei şaadeti doğru mi ohir yoksa yalniş mi?
Selahattin cevap verir;
“Ola eyle hızlı ohudu çi ahlım da tutamirem, söyle bir daha ohusun” der.

17
Vur Çayıra
İzzet ile Bego ömürleri böyunca hiç evlenmemişler. Bu yüzden, sürekli sohbetlerinde evlilik ve kadın olgusu vardır.
Yine bir gün İzzet kardeşi Bego’ya seslenir.
Ula Bego bana göre kadın mı yok. Şimdi çıksam on tane kadın getirirem. Beşi sana beşi bana..
Bego kardeşine yanıt verir.
Ula Sen kadın getir, ben içinden iki tanesini seçem. Biri sene biri bene, sekizini vur çayıra çekilsinler gıvana

18
Al Donunu Ve Uçkurumu
İzzet ile Bego’nun birer donları varmış pantolonun altında kışın giyerlermiş. İzzet’in donu eskimiş, Bego’nun da uçkuru. İki kafadar kardeş bir sabah düşünmüşler. Sağlam donu sağlam uçkurla birleştirmeyi. Eski donla eski uçkuru atmayı
Birkaç gün böyle konuştuktan sonra, dediklerin yapmışlar. Sağlam donu sağlam uçkurlar birleştirerek birer hafta süreyle sıra usulü giymeyi kararlaştırırlar.
İlk hafta sağlam donu ve sağlam uçkuru Bego giymeye başlar. Daha öğlen olmadan İzzet üşüdüğünü söylüyerek donunu ister.
Bego hafta sonu sıranın geleceğini söylese de İzzet ikna “olmaz” der ve bağırarak donunu ister.
Bego hemen oracıkta pantolonun altındaki donu çıkararak kardeşine uzatır. Donu kardeşine uzatırken şöyle bağırır:
“Al donunu ver uçkurumu”

19
Yolcular Hep Evsız Galacak
İzzet ile Bego’nun evleri yol üstündeymiş. Yol üstünde gidip gelen komşular bu iki kardeşe takılmak için, sürekli evin kapısını aşandırırlarmış. Bu olaydan rahatsız olan Bego, bir sabah İzzet’e
Şöyle seslenmiş:
Ola bu evi burdan alalım yolsuz bir yere gidelim. Gör bak, gelip geçen yolcular hep evsiz galacaklar.

20
Babayın Hayrına
İzzet bir sabah erkenden kalkmış koşa koşa helaya gitmiş.
Bakmış helanın kapısı kapalı. İçeride Bego, bir türlü çıkmıyor.
Bu arada sıkışan İzzet hela kapısını beklemekten yorulunca, çareyi konşusunun helasında aramış.
Komşusunun helasına koşa koşa giden Bego’yu komşusu:
“Bizim helaya gidiyorsan orası dolu” deyince
İzzet helanın açık kapısını gösterip boş olduğunu söylemiş.
Komşu ise:
“Dolu demekte ki maksadım izin vermerim demektir”.
Çaresiz İzzet:
“Yahu komşu babana hayır gerekmez mi, bırak babayın hayrına bir kere sıçayım” demiş..

21
Hasta Götün
İzzet soğuk algınlığından yataklara düşmüş, yorğan döşşek yatıyor. Kardeşi Bego ise buna gece gündüz hızmet ediyor.
Bir gün İzzet çok terlediğini ve yorganın ıslandığını söylemiş, kardeşine
“bu yorganı bir alt üst etsene” demiş..
Kardeşi hemen alt üst etmek üzere elini yorgana uzatmış. Bu arada İzzet şöyle gürültülü patırtılı birkaç kez osurmuş. Bu olaya bir anlam veremiyen Bego:
Yani senin bu hasta götün beni mi bekliyordu.
Demiş.

22
Kgırılan Boyunduruk
Bego nisan ayında tarlada çift sürerken, öküzlerin koşulduğu boyunduruğu kırar.
Kırılan buyunduruk ise, komşudan ödünç alınmadır.
Ne yapacağını ne edeceğini düşünmeye başlıyan Bego tarlanın ortasında gezinir durur.
Gezindikçe kendi kendine şöyle söylenirmiş:
Zenginin boyunduruğu fakirin tarlasında gırıler, Ama fakirin boynu zenginin tarlasında gırılmer..

13
Beş Daş oyniyah
İzzet bir gün kardeşi Bego’ya
“ben çok hünerli biriyim” diye takılmış.
Bego ise:
“Hünerin neyse onu anlat kardasın da bilsin” deyince,
İzzet anlatmaya başlar:
“Sen geceleri uyurken ben gökyüzünde yıldızlarla aşık oyunuyorum”
Bego, boynunu büküp kardeşine seslenmiş,
“Kardaş bu gece gittiğin zaman, beş tane yıldız getir ikimiz akşamları beş daş oynuyah”.

14
Bit Gatili
Bego bir Temmuz akşamı iç gömleğinde ki bitleri temizliyormuş. Dışarıdan içeriye gelen İzzet, kardeşini iş başında görünce,
“Ne yapıyorsun” diye sormuş.
Bego görmüyor mlusun bit öldürüyorum”.
İzzet kardeşine yanıt vermiş.
“Buna ne gerek var, şunun şurasında Zemheriye ne kaldı. Bekle benim gibi bitlerini zemheri soğuklarında dondurarak öldürsün daha iyi olmaz mı ? Hiç değilse bit gatili olmazsın...

15
Ben Gısrak Ariyerım
İzzet bir gün Göle’nin mal pazarına gider. Pazırı bir haylı dolanır. Alınan ve satılan mallara bakar. Mal meydanında şöyle kenar duran bir adam erkek at satmaya çalışıyormuş.
Ata uzun uzun bakan İzzete
“gel hemşerim sana satayım bunu” deyince,
Alıcı olmayan İzzek adama:
“Atın erkek, ben gısrak ariyerım” demiş.

26
Ahrete kürkle Gitsem
İzzet ile Bego bir cuma günü Cuma namazına gitmişler. Eeee Göle’nin kışı zemherinin ayazı yakıp donduruyor ortalığı. Cami de sıcak olunca iki kardeş sıcak camide vaaz diniyorlar.
İmam vaaz ediyor. Kıyametin çok yakın olduğunu söylüyor. Ha koptu ha kopacak, öteye götürecek neyiniz var diye sorunca, İzzet ayağa kalkar, hocaya çok yoksul olduğunu söylüyerek öteye götürecek hiçbir şeyinin olmadığın anlatır.
Sonra sözünü tamamalar:
“Sen zengin bir imamsın, öteye götürecek çok malın var. Benim öteye boş gitmeme gönlün razı olmaz biliyorum. Şu kalın kürkünü bana versen, ben de ahrete kürkle gitsem olmaz mı?

27
Leylek Tarını
İzzet Bego’yu dükkandan siğara almaya gönderir. Vakit kuşluk vakti. Bego dükkana gider ve orda sohbete dalar arkayı unutur. Zaman geçer akşam olur, İzzet evde bekliyor Bego bir anda kardeşini hatırlar.
Kalkar eve koşa koşa gelir. Aldığı sığarayı da getirir.
İzzet sorar
“Bu zamana kadar nerdeydin”?
Soruya yanıt bulamayan Bego:
Evin yolunu şaşırdım onun için geç kaldım” dyince
İzzet hiddetlenir:
“Ben sana evi şaşırdığın zaman leylek tarını tutta gel demedim im” der..

28
Suyu Berbat Ettiniz
İzzet ile Bego sıcak bir ağustos günü anaçbenin suyundan yüzmeye giderler.
Maksat iyice bir temizlenmek. İki kardeş anadan üryen soyunurlar ve bent suyuna dalarlar.
Öteden köyün en yaşlısı da bent suyundan abdest almaya gelir. Bakar ki İzzet ile Bego anadan üryen suyun içinde yüzüyorlar.
Abdest almaktan ver geçer ve bu iki kafadar kardeşe kızar.
“Ola it sıpaları bari çemersiz çimin size ne dedik, anadan üryen girip akar suyu berbat edersiz. Berbat suyla abdest alınır mı?”.

29
Su İtine Dönmüşsen
İzzet yağmurlu bir günün sabahında Göle’ye gitmek için yaya olarak yola koyulur. Sağnak halinde yağan yağmur altında sırılsıklam ıslanır.
İzzet Göle’ye gitmeden geri döner ve eve gelir.
Yatağında uyuyan Bego,yağmurdan habersez olduğu için, izzet’i ıslanmış haliyle görünce şaşırmış.

Ola sene ne oldı ki böyle su itine dönmüşsen?

30
İt Gibi Titre
Aylardan zemheri ayı, Göle ovasının –40 derece soğukla buluştuğu bir günde, İzet ile Bego karşı köye gitmek üzere yola çıkarlar.
Bego’nun sırtında yamalı da olsa, bir palto vardır.
İzzet’in giyeceği poltosu olmadığı için, sadece ceketle yola çıkar.
Az giderler uz giderler.
İzzet soğuktan titremeye başlar.
İzzet’in bu halini gören Bego,
“ola niye sazak yemiş it gibi titriyersın”?
Deyince, İzzet Bego’ya dönmüş
“paltonu bana ver birez de sen sazak yemiş it gibi titre” demiş.

31
At Gara Gazıl Gara
Köyümüzün muziplerinden Cengiz, namı değer Cık küçük yaşlarda tüm köylüye etmediğini koymamıştı. Ekili tarlasına Bizim İskender Emmi’nin kara atı girince, Cık gider atı yakalar ve ceza olarak atın dilini kara gazılla (kara iplik) alt çenesine sıkıca bağlar ve atı öylece yazıya salar.
Dili bağlı olan at, günlerce yazıda ne otlar ne de su içebilir.
Aç ve susuz kalan at halsiz yere yıkılınca, çevredeki çobanlar Bizim iskender Emmi’ye haber salarlar.
İskender Emmi gelip atın ağzında ki ipi bulup çözer. Bu işi kimin yaptığınıda öğreniyor.
İp elinde köye doğru yürüyen Bizim İskender Emmi, şöyle bağırıyordu.
:
At gara gazıl kara, nerde bile İskender fıkara
Ola o Cık picini bulun bana, ben de onun dilini Çenesine baliyem
bizim kara at gibi..

32
Sulto Cane...
Bizim iskender Emmi’nin ilk karısından hiç oğlu olmadı. Ocak tütsün diye karısı kalkıp kendi eliyle Bizim İskender Emmi’yi karşı köyden evlendirdi ve üstüne kuma getirdi.
İlk karısı Feryal zayıf kara kuru bir kadındı.
İkinci karısı Sultan ise etli butlu bir kadın idi.
(Bu sözler Bizim İskender Emmi’ye aittir)
.
Bizim iskender Emmi ikinci karısıyla gerdek gecesi gerdeğe giriken, tüm köy gençleri kapıda ve bacada beklemişler. İkinci karısının yatağına giden Bizim İskender Emmi Karsına:
Sulto, cane, kurban bili bili, sen etli ne butli biri.
Feryal kuru tahta ben senelerdir tahta üstünde ölee.

33
Üstüme Çıhee
Köy yerinde her köylünün belli bir harman yeri vardır. Harman zamanı her köylü kendine ait harman yerine harmanını serer Harman yeri çayırlık bir alanda olanca toprağının kuru olması önemlidir.
Köy önü çayırının alt köşesinde harman yeri olan Sürmeli Amca, kendi yerinin yaş olduğunu görünce bu sene de çayırın üst tarafına harmanını sermiş.
Sürmeli Amcanın hemen üstünde harman yeri olan Bizim İskender Emmi bakmış ki, Sürmeli harmanı üst tarafa düküyor. Bir koşar adım harman yerine gitmiş.
Önüne ilk çıkan Sürmeli amcanın karısı olmuş.
Bizim İskender Emmi:
Sürmeli Amca’nını karısına merakla sormuş.
Pamuk Bacı sen her sene benim altımda olee, bu sene niye üstüme çıhee?

34
Ögüme Vur
Köyümüzün en içli halay türkülerini söyleyen Sona Hala epeyce yaşlanmış ve türkü söylemeyi bırakmıştı.
İşte o seneleri köyde çok büyük bir düğün oluyurmuş.
Tüm civar köyler davetli.
Bizim Sona Hala düğüne gitmeden önce, kocası Reşo’ya seslenir.
Ola Reşo, bir bangınot ver, bu düğünde halay başı çekeceğim. Zurnacı şabaş edince ona bahşiş vereceğim.
Kocası Reşo’da karısına bir lira verir. Sonra kalkıp düğün yerine giderler. Belli bir zaman karı koca otururlar.
Sonra kalkıp halaya dururlar. Halay başını bizim Sona hala çekiyrmuş. Ama ne hikmetse, zurnacı da davulcu da Sona Hala’yı şabaş etmezler.
Belli bir süre halay çekildikten sonra, mendilini havaya kaldıran Sona Hala:
Zurnacıyla davulcuyu susturur, türkü söyleyeceğini işaret eder.
Alır alır Bizim Sona hala görelim ne söylemiş.

Derede davul döğülür
Andırım senden ötürü
Cebimde bagınot vardır
Zurnacı kurban olem
Ögüme vur ha önüme vur
Davulcu heyran olem
Ögüme vur ha önüme vur

35
Urus Kıra Kıra Geler
Bizim Reşo Ağa bir gün Göle’den atla eve gelir. Bakar ki Sona hala kapıda ağıt yakıp ağlıyor.
Adamcağız şaşırır.
Acele attan inip karısının yanına koşar ve sorar.

Kız karı ne oldu, kim öldü ki sen böyle ağliyersin?
Sona Hala Çok tedirgin bir halde, hem ağlar hem de haberi verir.

Ocağın sönsün Reşo, Urus posgof’dan girmiş kıra kıra gilermiş. sabaha burdadır. Reşo bir günlük ömrümüz kaldı.

Bu habere şaşıran Reşo, olayın aslını öğrenmek için, karısına bu haberi kimden duyduğunu sorar.

Bizim Sona Hala da hemen yanıt verir.

“Kimden olacak Gulo’dan duydum”

Reşo atı Gulo gilin kapıya sürer. Olayı ona da sorar.
Gulo ise
“Ben bilmerem Bene de Fere (Fahriye)söyledi.
Reşo atını sürer Fahriyegilin kapıya
Aynı soryu burda da sorar,
Fahriye ise:
Ben bilmerim, bene de Beşo söyledi,

Uzatmıyalım süzü yormuyalım sizi, Roşu en az yirmi kapı dolanır. Sonuda, Acem kızı dedikleri kadının kapısına kadar gelir. Olayı ondan sorur. Acem kızı ayınt verir:

Ay Reşe ağa ele men yuhlaşımtım. Rüyamda bele bir dağa yukarı gedirem. Ağ sağallı biri mene dedi ki;

Ay Selbi ay Selbi kaç burdan Urus Posgof’u kıra kıra gelir. Ele mende kaçtım kaçtım gelip gendi yatağımda uyandım. Ele işin aslı da nesli de budu.

36
Kuş Padışah seçerse
Zamanın birinde iki kafadar uzun yollar aşarak bir şehre girerler. O şehir, o ülkenin başşahriymiş. O günlerde de o ülkenin padışahı ölmüş ülke padışahsız kalmış.

Şehrin orta yeri alabildiğine kalabalık olunca, bu iki kafadar merakla neler oluyor diye kalabalığa kadar yürümüşler.
Bu iki kafadar kalabalığa yaklaşınca, önde gidenin başına bir küçük kuş gelmiş konmuş.

Şaşkınlaktan kedilerini alamayan iki kafadar kuşu kovmaya çalışırken, meydana toplanan ahali ise:

“Padışahım çok yaşa, padışahım çok yaşa”
deyi bağırmaya başlamışlar.

İki kafadar burda neler oluyor, diye sorunca gelen yanıt onları haylı şaşırtmış.

Çünkü meydana toplanan ahali:

“Bizim padışahımız öldü. Ölen padışahın yerine biz böyle padışah seçiyoruz. Yani uçurduğumuz devlet kuşu kimin başına konarsa onu padışah seçiyoruz”. demişler.

Başına kuş konan kafadar:
"Ben ne anlarım padişahlıktan" dese de

"Olmaz biz devlet kuşunu uçurduk ve devlet kuşu gelip senin başına kondu. Bu sebeple sen bizim padişahımız olacaksın" demişler.

Bu kafadar itiraz etsede zar zor bunu padişah, arkadaşını da vezir yapmışlar.
Hemen ertesi gün padişah olan Kafadar, emir vermiş. Tüm yollar kesilmiş, gelen geçen kervanlar soyulmuş, evler basılmış, halktan kat kat vergiler toplanmış işkenceler başlamış. Akla hayale gelmiyen yasalar gündeme gelip, halkın yaşamına girmiş.
Bundan rahatsız olan vezir arkadaşı padişaha:

"oğlum bu halk seni padişah yaptı, senin ilk günde yaptıklarına bak, yazık sen bu halkı kızdıracaksın" demiş.

Padişah ise şöyle yanıt vermiş:
"Bak oğlum kuş uçurup padişah seçen halka bu kadarı az bile sen meraklanma"demiş. 

37
Biri Ufak Biri Küçük
Bizim Hüseyin Dayı bir sabah namazında Sofu Emm’yi yakalar ve ona gördüğü rüyasını sorar sonra da yorumunu ister.
Hüseyin dayı:
Ola Sofi Allah seni inandırsın bu gece ruyamda çift (karasaban) ögümde bizim yamaç tarlayı sürerim. Ele Allah seni inandırsın biç çift tosun goşmuşum, tosunların biri ufak biri küçük.
Ha bamam bir o başa giderim de babam bir bu başa gelirim.

38
Efferin Oğlum
İsrafil orta okula yazılmıştı. Ben ozaman ilk okul dördüncü sınıftaydım. Yarı yıl tatili olunca. Orta okulda okuyanlar, karnelerin alıp köye gelmiştirler.
İsrafil’in babası Alaaddın Dayı oğlunun karnesine bakar ve karneyi okumaya başlar.
Matamatik birincik, efferin oğlum
Türkçe birincik efferin oğlum
Karneyi tüm okur hepisi birincik.
Sıra müzik derisine gelince
İşte burda durur Aladdın Dayı ve oğluna sorur
Ola İsrafil bu müzük nedir?

İsrafil:
Türkü söylemek baba, Der.
Aladdin Dayı sinirlenir.
Ola sen dügünlerde kimseye sıra vermersın burda çoluk çocuk içinde sekizincik olersin. Utan utan..

39
Ne Poh Yemeye
Genç delikanlı köyün en zengin kızını sever. Delikanlı çok fakir. Tıpkı filimlerde ki gibi, aralarında bir iki mektup gider gelir. Kız bir ara vaz geçere ve yazılan mektuba yanıt vermez.
Oğlan bekler, bekler ve sonunda kızı çeşme başında yakalar.
Niye mektubuma cevap vermedin diye sorar.
Kız:
Ben seni istemerim der.
Buna sinirlenen oğlan:
Madem istemerdın ne poh yemeye severim diye mektub yazdın.

40
Ben İtli Eve gitmerım
Asker Emmi evlenecek oğlunu evlendirmeye çıkınca, karısına
oğlana söyle kimi iytiyerse gidem o kızı istiyem.
Bunu fırsat bilen oğlu :
Ben Ziya’nın kızını istiyerim deyince
Asker Emmi:
Dene bu oğlan he itleri çok olan evın gızını istiyer. Ben itili eve getmerım.

Orhan Bahçıvan
 


ARDAHAN'DAN KISA HABERLER
 
 
Tüm Hakları hoştülbentköy.tr.gg aittir.Copyright(©2008) Toplam 39940 ziyaretçi (73863 klik)
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol